11 Haziran 2010 Cuma

Bunaltı

Babaanne evlerinde görmeye alışkın olduğum tavuklu saat 14:15’i gösteriyordu. Nitekim babaannemin evindeydim. Televizyonunda uydu teknolojisi olan ve sıkılan her insanın yaptığı gibi ben de kumanda ile 100. kanallara gelmiş, keyifle izleyecek bir şey arıyordum. Arada çıkan erotik temalı kanallarda durasım geliyor fakat yan odada annemin halam ile mantı açtığını hatırlayınca tırsıp kanalı değiştiriyordum. O sırada babaannemin 37 ekran televizyonunda “Düğün TV”ye rast geldim. Bildiğiniz halalı, enişteli, arkada plastik bardaktan şarap içen gençlerin olduğu bir düğün vardı yayında. Anlam veremedim, bu kanal nasıl para kazanırdı? Kanal sahibinin hayat olgularını Freud üzerinden bol felsefe ile yorumlamayı düşündüm, fırından alınmış bir takvimin duvarda asılı olduğu ve aynı zamanda maşingasında patates böreği pişen bir evde yapılması en saçma şey olacağı dank etti. Ondan da vazgeçtim.

Zaman geçmiyordu, bayramların bu evresinden nefret ediyordum. Dayatma ile sabahın köründe kaldırılan bayram namazından sonra erkekler 8 saatlik bir kış uykusuna yatardı. Bu sırada evin hanımları en güzel yemekleri pişirir, kahvaltıyı donatırdı. Öyle de oluyordu. Birden bir zangırdama sesi geldi, ev kapısı açılmak üzereydi. Zaten yarı uyur, yarı uyanır vaziyette olan gözlerimi kapatarak uyuyor taklidi yaptım. Fakat elimde olan kumandanın volüm tuşunda olan parmaklarımı görmüş olucak ki, uyumadığımı anladı. Yanıma sokulup “len” dedi. Karşımdaki yeğenimdi. Amaçsız “len”i ile gözlerimden süzülen uyku iyice darmadağın olmuştu. Yine de baktım ki gözlerim açılmıyordu, neden diye düşündüm, kısa bir düşünmeden sonra gözümdeki sarı sarı çapakları fark ettim. Elimle kenara iteleyip, avcuma döktüm. Cıvıktılar.

Neden sonra belki zaman keyifli geçer, hem de nostalji yaptığımı bilirlerse beni daha bi büyük gibi görürler diye anneme “annneee, hatırlar mısın benim babaannemin evinde çocukken hep oynadığım bi su tabancası vardı, durur mu o?” dedim. Nası durucak bunca zaman, nerden geldi şimdi aklına yat uyu cevabını işittim. Tavuklu saat 14:20’yi gösteriyordu. Tüm bu eylemlerin sadece 5 dakikamı geçirdiğini anlamam ile içerledim. Tüm tatil bu şekilde nasıl geçicekti? Annemlerle mantı açsam erkekliğime bok sürecek, böyle sulanmış dana gibi yatarsam da zaman geçmeyecekti. Aklıma 100. kanal civarında bulan erotik kanal geldi yine. Kuzenim odadan çıkar çıkmaz, “görürlerse görsünler” diyip açtım Redline TV’yi. Sarışın bir abla sevdiceğine “oh god” diyordu.

Neden sonra bilmiyorum aynı abla “oh god, oh yeah” demeyi bırakıp “hoorrrrrrr, harrrrr, hışşş” sesleri çıkarmaya başladı. Sesin yüksekliği gittikçe artıyor, benim de yorgan altında büzülen bedenimdeki korku aynı doğrultuda artıyordu. Ses iyice yaklaşıyordu; "HOOOORRRR!!!"

Uyandım. Babam yanımda horlayarak uyuyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder